BİR ŞİİR SÖZÜM VARDI

"Bu çabuk değişen deliler borsasında, Tanrı'nın simsiyah yeryüzüne tükürdüğü karşılıksız adamlar"

Şu yukarıda okuduğunuz uzun tamlamayı hangi kitapta ve ne zaman okuduğumu bilmiyorum. Tek bildiğim bu sözcüklerin sahibi : "Adını mıh gibi aklımda tuttuğum" o adam. O gün öğleden önce ansızın bana çığlık attıran o adam. Hala inanmak istemediğim o habere konu olan mavi gözlü adam.

Hani Mungan "Yaz Geçer" diyor ya, işte o geçen yazlardan birinin, 2004 yazının kahramanıydı Attilâ Abi benim için. Bir şeyi yüz defa söylerseniz anlamı maskelenir, ortada sadece o söylediğiniz şeyin harfler evrenindeki şekli kalır ya elinizde, benim için "Üçüncü Şahsın Şiiri" böyle olmuştu. O güzelim şiir, Jezabel'i defalarca kanlar içinde bırakırcasına tekrarlanınca maalesef kendi ülkesine göç etmişti. Bunun ötesinde şiire dair, o okuyandan duyulma isteği gizil gücü de kaybolunca,"Üçüncü Şahsın Şiiri" iyice öksüz kalmıştı. İşte tam bu esnada Attilâ Abi karşıma çıktı. Şiirinin başına gelenlerden bihaber kitaplarını imzalıyordu Kitap ve Nota Sokağı'nda. Yağmur Kaçağı'nın içinde rastladım "Üçüncü Şahsın Şiiri"ne ve içimden yüzlerce "Affet beni" geçirerek imzalattım kitabı. Attilâ Abi'yi ilk ve son görüşümdü o.

Geçen bahar Maçka'daydım. "Limandan bir gemi giderdi / Sen kalkıp ona giderdin" i yaşıyordu hayatım. Maçka'ya o sabah usul usul bir yağmur iniyordu. Bir yağmur ki hüzünden çok coşku barındırıyordu içinde. Şiir penceredeydi. Hissediyordum. Dahası anlıyordum Maçka Palas'ın sakininin neden sevdayı bu kadar güzel duyumsadığını.

Benim şiirim "Usul usul bir yağmur iniyordu Maçka'ya" diye başlayacaktı. Ama gerisi bir türlü gelmemişti,gelememişti. O gün sadece onu yazmayı düşündüm. Ama acaba yazabilir miydim hem Maçka'dan hem de o yağmurdan bu kadar uzakta iken ?

O hiçbir zaman kolay okuduklarımdan olmadı. Anlamadığım ve anlayamayacağım bir sürü yer ve kadın isminden bahsetmesi önemli miydi ? Hayır. O, bir şekilde o anda ruhunun yaşadığını yazıyordu. Belki gerçekten yaşıyordu belki de sadece hayaliydi hepsi. Ama, bence samimiyeti bu inandırıcılığında gizliydi.
Sözler kıymetliydi benim için. Çünkü, söz verirken yüce bir güçten korktuğum için değil karşımdakine kıymet verdiğim için bağladığıma inanırdım kendimi.
Belki bir yeminden dönmek bir sözden caymak kadar kolay değildir ama, yemin ne kadar tanrısal ve bu yüzden de kişiye özelse söz o kadar aleni ve o kadar da karşınızdakine özeldir fikrimce.

11 Ekim günü ona verdiğim söz, her sabah Konak Meydanı'nın ortasında onun gülümseyen gözlerine bir günaydın yollarken kapımı çalıp duruyordu.
Yazmak zorundaydım ama aslında zorunda olduğum için değil, yazmadan duramayacağım için.
Kasımın birinci günü şiir kapımı çaldı. Buram buram Maçka, buram buram yağmur kokuyordu şiirimin elleri. Şairime verdiğim sözü tutuyordum sonunda.
Kaptan'a saygılarımla...




KUYTU
Attilâ İlhan'ın Anısına ...

O sabah usul usul bir yağmur iniyordu Maçka'ya
Kimsecikler yoktu ortalıkta
Yapayalnızdım o yokuşun başında
Yağmur, Maçka, ben ve uzaktaki gemiler
Selamlaşmıştık gizlice

Akdenizli bir sevda takılmıştı bir geminin ardına
Ve o gemi sakince yol alıyordu Marmara'ya
Sevdadan haberi bile yoktu ki !
Yağmur yağıyordu tüm gücüyle
Usul usul ismin fısıldanıyordu ruhuma
Duyuyordum sesini gözlerinin
Aslında biliyordum
Dün gece yarısı, beni uğurlayan eller
Çok uzak bir şehirdeydi artık
Ama o sarılışın benimleydi işte

Maçka sırılsıklamdı artık
Çünkü, bir başına ağlamıyordu İstanbul
Üşüyordum korkumdan
İçime yıldırımlar düşerken
Yürüyordum durmadan

Maçka'da ıssız bir sabahta
Erguvanlar uyanmayı beklerken
Küçük bir sevda ayakta durmaya çalışıyordu
Yağmur usul usul yağıyordu Maçka'ya
Hem de hiç dinmemecesine
Ve sen bilmesen bile o sabah
Kirpiklerinin kuytusuna sığındım ben gizliden gizliye
Gözlerinse görmedi bile ...


Şeyda ARIKAN
01.11.2005
İzmir

Yorumlar

GEZGİNİN HARİTASI