YAZALIM ARTIK ŞU JAPONYA'YI
Anlatacağım dedim ama anlatmaya vakit mi kaldı ki ? Vakit geçtikçe hatıralar soluklaşmaya başladı. Ama, söz dediğin ağızdan bir kez çıkar ve benim gibi yazıya da geçirildi mi sonsuza dek akılda kalır.
İşte bu yüzden sözü tutma zamanı gelmiştir.
Biraz karmaşık olacak belki sözlerim ama elimden geldiğince içimden geçenleri paylaşmaya çalışacağım. Çünkü, bu konunun dışında yazılar yazmam lazım artık. Fakat, bu aklımın bir köşesinde durdukça elim başka cümlelere başka konulara gitmiyor.
Ne demiştik daha önce ? Konu başlığımız "Community Based Disaster Prevention" yani Türkçesiyle "Toplum Tabanlı Afet Önleme" idi. Bunun için gitmiştik Kobe'ye.
"Toplum Afet Gönüllüleri" projesini yürütüyoruz İzmir'de. Eğitim programı tam da bu gönüllülük kavramını içerdiği için benim için bir kat daha anlamlıydı ve biraz da bunun için yeni ufuklar keşfetmek adına gönderilmiştim zaten.
Gelelim en önemli soruya :Ne gördüm orada ?
Bu sorunun ilk ve en önemli cevabını işim açısından vereceğim. 7.2'lik bir depremi yaşayıp yıkılmayı gören ama bunun üstesinden gelip bir şehri yeni baştan yaratmanın nasıl bir şey olduğunu gördüm her şeyden önce. Gönüllülerin sayıları Japonya gibi bir ülke için bile düşündüğüm kadar çok olmasa da bilinç sahibi olduklarını gördüm.
Çocuklar gördüm yangının nasıl söndürüldüğünü, yıkıntı altında kalan yakınlarını kurtarabilmek için ufak ama önemli şeyleri bilen. Bunlara hayran oldum gerçekten. Yaşadıkları binalar asla bizimkiler gibi yıkılmayacak olsa da onlar rehavete kapılmıyorlardı. Öğrenmekten de haz duyuyorlardı aslında.
Bizim ülkemizde aynı acıyı bilen ve kat kat daha kötüsünü yaşayan binlerce insan olsa da asla böyle bir farkındalık olamadığını bilirken şaşırmak ve üzülmemek elde değildi aslında.
Benim Kobe'de gördüğüm bir meydan okumaydı aslında. Doğaya, yerin altındaki bütün o kırıklara inat yüzlerce yüksek bina bunun kanıtıydı aslında. Doğanın gözünün içine baka baka gökyüzünü delen bir sürü yapı.
Japonya'da beni şaşırtan bir şeyler var mıydı ? Bir kere olağanüstü modern beklediğim benim yaşadığım ülkeden çok da farklı değildi.Ama bizdeki teknolopji düşkünlüğü hani şu son model lüks arabalar, acayip jan janlı cep telefonları, kablosuz internet erişimleri falan ... Bunlar oralarda o kadar da önemli değil. Bir kere otomobiller bizim buradakilere hiç benzemiyor. Ortalıkta Japon otomobili olmayan bir araca rastlamak hiç kolay değil, bulduğunuz Japon otomobillerinin de Türkiye'de gördüklerinizle ilgisi yok. Cep telefonu derseniz eğer, sakın öyle Nokia, Samsung falan aranmayın çünkü yok. Olan telefonlar FOMA, SANYO ya da Soft Bank diye bir şeyler. Bütün Japonların ortak özelliği kapaklı cep telefonu kullanmaları.
Yani onlar aslında gereksiz yere teknolojiye harcama yapmıyorla, işlerine yaradığı kadarını alıyorlar. Bizim gibi tüketici değiller.
Japonya'da çok sevdiklerime gelince :
1.Trenler : Local, Rapid ve Super Rapid olmak üzere üç türleri var. Ayrıca bir sürü demiryolu şirketi var. Ülkeyi demirağlarla örmek aslında Japonya'daki gibi olmalı.
2.Otomatik gişeler : Tren istasyonlarında,otobüslerde ve parayla iş görülen gişesi olan neredeyse her yerde rastlanan teknolojik aletler. Üstelik paraüstü bile veriyorlar.
3.Otomatik içecek makineleri: Suyun fiyatı semtten semte değişiyor :) Ülkenizin suyunu ise çok arıyorsunuz maalesef. Çünkü, Evian asla Pınar Madran olamıyor.
4. Sokaklarda 1 mg toz yok.
5. Yaşlılara,engellilere ve hamilelere değer veriliyor bu ülkede. Onlar uçağa önce biniyor.Bekleme salonlarında onlara ayrılmış koltuklara kimse oturmuyor.
6.Nishimura's Coffee :) Strong olsun lütfen. Sannomiya JR İstasyonu'nun arkasında kalıyor. İkuta Road'a doğru olan taraf. Strong Coffee 600 yen, ama değer.
7.Mahalle aralarındaki sevimli ılıcalar.Bir tanesi JICA Hyogo'ya çok yakındı. Nagisa Spa'nın hemen yanındaydı.
8.Marketten hijyenik ped aldığınızda sizin küçük düşmenizi istemediklerinden hiç üşenmeyip onları siyah poşete koymaları.
9. Japon çocukları :) Önyargısız,meraklı ve alabildiğine sevimli.
10. Kırmızı ışığa duyarlılık (Gerçi karşı kaldırımda bekleyen olmayınca Japonlar da ihlal ediyorlar,insan her yerde insan)
11.Büyük mağazalarda alışveriş yaparken kasa önünde bekletilmemek.Bunun yerine ücreti sizden alıp para üstünü,fişi size oturduğunuz yerde takdim etmeleri.
12. Yanınızdaki kişilerin sizin bardağınızı Japanese Style doldurmaları.
13. 2 defa Sun TV'ye röportaj vermek :)
Sevmediklerim:
1.Hep telaş içindeki Japonlar
2. Alışveriş yaparken bir soru sorduğunuzda sorunun yanıtını yarım saat içinde almanız. Müzakere süreçleri çok uzun sürüyor. Anlık karar veremiyorlar.
3. Terlik zulmü. Okullarda, resmi kurumlarda ayakkabıyla binalara girememek. Bunun yerine onların verdiği terlikleri giymek zorunda kalmak. Japonların galoş makinesi olayına girmemelerine şaşırmak mı, üzülmek mi yoksa kızmak mı ?
4.Yoğurt diye satılan şeylerin şekerli çıkması.
5.Tuzlu sandığınız şeylerin aslında tatlı olması.
6.Sayonara demeyen Bye diyen çocuklar.
7.Japon kültürü denen şeye çok az rastlamak.
8. Dünyanın çevresine dolaşacak kadar çok hortum görmek.
İşte bir yolculuğun hikayesi kısaca böyle. Belki ara ara yine geçer bazı şeyler yazdıklarımın arasında. Şimdilik bu kadar ...
İşte bir yolculuğun hikayesi kısaca böyle. Belki ara ara yine geçer bazı şeyler yazdıklarımın arasında. Şimdilik bu kadar ...
Yorumlar
Yorum Gönder