ŞARKILAR ASLINDA HEP SİZİ SÖYLER

Bazen güne henüz başlamışken bulurlar sizi. Uyanır uyanmaz bir tanesi takılıverir dilinize.
İllaki de sevmeniz de gerekmez hani. Karşılıksız bir aşkın pervasızlığıyla size yazılırlar ve isteseniz de istemeseniz de kayıtsız kalamazsınız onlara. Çünkü çağırmıştır bir kere ve siz yanıtsız bırakamazsınız bu daveti.

Aslında kırmızı mumlu davetiyesi olanları da farklı değildir ki! Onlara da sarılıveririz eski bir dost gibi.

Onlar hayatın her yerindedir. Doğumda da onlar vardır, ölümde de. Aşkın orta yerinde de yaşarlar, terk edilmişliğin tüm ıssızlığında da. İnsan kendinden olandan vazgeçebilir mi ki? O yüzdendir yüzyıllardır süren bu birliktelik. Çünkü şarkılar aslında hep bizi söyler. Ne büyük yanılsamadır ki biz onları söylediğimizi sanırız sadece.

Ama o bizi söyleyen şarkıları da birilerinin söylemesi gerekir ki bu sarmal döngü sürüp gitsin.

“Şarkı söylemek isteyen Mülkiyeliler aranıyor” diye yola çıkışımız henüz dün gibi gelirken Mülkiyeliler Birliği İzmir Şubesi Türk Sanat Müziği Korosu 9. konserini verdi 9 Ocak 2009 günü Konak Belediyesi Dr. Selahattin Akçiçek Kültür Merkezi’nde.

Sonsuzluğa bıraktığımız 27 güzel şarkımız vardı o gece içinden biz geçen. Hülya Koçyiğit ve Kartal Tibet geldi gözümüzün önüne “Senede Bir Gün” derken, Avni Anıl’ın o müthiş bestesinde geçen “Bahtiyar Martılar”ı hayal ettik ve merak ettik o küçük gagalarıyla nasıl gülümserler acaba diye. Kimi konuklarımız bir yandan düşüncelere daldılar “Göz göze gelmek istemem” dedikleri eski sevdalarını anımsarken ve fark ettiler ki aslında her seferinde “Unutamam Seni” diye fısıldadığını içlerinde saklambaç oynayan bir gizin.

Koromuz açısından ise konseri özel ve önemli kılan, rahatsızlığı nedeniyle koronun şefliğinden ayrılmak durumunda kalan Nursal Ünsal Birtek’in ardından yeni şefimiz Udî Gürkan Öztürk yönetiminde verilen ilk konser oluşuydu. Hocamız o gece müthiş bir enerjiyle, olağanüstü bir coşkuyla yönetti hem sazları hem de bizleri. Müthiş sabrı, yeteneği ve müzik bilgisiyle bizler için bir kazanç olduğunu bildiğimiz hocamıza ne kadar teşekkür etsek az.

Kendi penceremden bakacak olursam eğer benim için gerçekten çok daha farklı ve önemliydi aslında 9 Ocak gecesi. Çünkü benim bu koro içerisinde yer almamda da, o gece o sahnede “Canımın Ta İçisin” sen diye söylemeye çalıştığım o şarkının ruhunda da aynı şey vardı. Benim için de kocaman bir ilkti aslında. Bana şarkıların ruhunu görmeyi öğreten ve günlerimi müzikle dolduran bir ehl-i dil için söylemek amacıyla oradaydım ben.

Benim mavi kalpli prensesim, dostum, kardeşim Şair Avukat Ela Kurt beni bırakıp sonsuzluğa gittiğinden ve müziğini oralarda Selahattin İçli ve Avni Anıl Beyefendilerle paylaştığından beri, içine düştüğüm eksikliği gidermenin bildiğim ilk yolu şarkı söylemekti. Söylemezsem olmayacaktı. Duyduğum her güzel sözü onun için de kabul ettim o gece. Beğenildiyse ne mutlu bana !

İster inanın ister inanmayın.Ela'm o gece oradaydı, benimleydi.
O duymasaydı söyleyemezdim ki ...

Yorumlar

GEZGİNİN HARİTASI