TATİLDEYDİM


Bir haftalık tatilin ardından ilk çalışma günü. Sabahın soğuk yüzüyle başbaşa kalacağımı sanırken;İzmir pırıl pırıl baktı yüzüme. Ama yine de biliyorum çalışmamak için doğmuş sanki bu bünye. Gerçi çalışmadığı zaman da mutsuzdu hatırlıyor bunu bir yerlerden. Neyse işte ... Belki böylesi daha iyi.

Tatilde ne yaptığıma gelince; anlatayım şöyle kıyısından.
Pazartesi günü (05.03.2007) Anna Karenina'yı izledim Sabancı Kültür Merkezi'nde. Yıldız Kenter'i sahnede görebildim sonunda. Hayatımın büyük bir eksiğini kapatmış oldum. Yeşim Koçak harikaydı Anna'yı oynarken ve Hakan Gerçek Ruhsar'daki Kanka Müfit'ten çok öte bir oyuncuymuş. Işık sorunu yüzünden Kent Oyuncuları'nı çok üzmüş Sabancı Kültür Merkezi. Bu yüzden de geç başladı zaten oyun. Dokuz Eylül Üniversitesi'ne mesaj olsun bu.
Salı günü büyük İstanbul seyahatim başladı. 12.00 uçağıyla Atlasjet beni İstanbul'a uçurdu. Bu şehir içinde yaşarken ne kadar güzelse, yukarıdan bir o kadar daha güzel. Rüya gibiydi benim için. Oldukça heyecanlı yani. Ruhumun en okunaklı yerinin, canım avukatımın evine ulaştım sonra. Nasıl da özlemişim Ela'yı! O akşam Ortaköy ile buluştuk yeniden. Çarşamba günü Kız Kulesi'ne kavuştum. Bir hayal daha gerçekleşti sonunda. Akşamına ise Çiçek Pasajı'nda rakı olayına girdik. "Ela gözlerinde menevişler var" o akşamın şarkısıdır.

Perşembe günü İstiklal'e özgüydü. Cezayir Sokağı ziyaret edildi, Nejat'ın sahaf dükkanına uzaktan bir selam verildi. Saray Muhallebicisi'nde gizli saklı buluşuldu. Hava buz gibi soğuktu. Günlerden Dünya Emekçi Kadınlar Günü'ydü.

Cuma sabahı Pierre Loti'deydik. Kahvaltımızı orada yaptık. Manzara müthişti ama birşeyler eksilmiş gibi oralardan. Gerçi ben eskisini de bilmiyorum ki...Zoraki bir turistiklik katılmış gibi geldi bana. Yol boyunca geçtiğim Fener, Balat, Eski Galata Köprüsü,Patrikhane, Yeni Cami aklımda kaldılar, kıyılarında yürüyemesem de. Sonra Beşiktaş'a indik. Dolmabahçe'deki Türk El Sanatları Sergisi'ni gezdikten sonra Ela'nın müthiş Japon Pazarları'na daldık. Soğuk mu bizi çarptı yoksa Pierre Loti'de yediklerimiz mi bilmiyorum ama, eve döndüğümüzde kendimizi hiç de iyi hissetmiyorduk. Gerçi ben biraz bronşittim. Akşama yola çıktım. Dönüş otobüsleydi. İstanbul trafiğini zar zor aşıp yola çıkabildik. Cumartesi sabah 05.30'dan beri İzmir'imdeyim. İzmir gene bambaşka işte.


İstanbul dünyanın en güzel şehirlerden biri olsa da İzmir bambaşka. O aşkımızın şehri. Benim hayat projemin orta yeri.


Geldim İzmir'im, seninleyim yine :)
(Fotoğraf: Şeyda ARIKAN)

Yorumlar

GEZGİNİN HARİTASI