İLK BAKIŞTA JAPONYA
Narita'da uçaktan inip de Haneda'ya yola çıktığımızda ne hissediyordum aslında bilmiyorum. Bir otoyolda gidiyordu otobüs etrafta kimi zaman yerleşim yerleri vardı kimi zamansa sadece yeşillikler,daha doğrusu bambular. Sonra binalar ve fabrikalar belirdi. Değişik tasarımlı köprüler gördüğümde galiba anladı Japonya'da olduğumu. Mutluydum bu kesin ve belki de biraz da şaşkın. JICA Hyogo'ya ulaştığımda ise denizi gören bir odada yaşamanın derin huzurunu tatmıştım.
Evet, Kobe İzmir gibiydi.
Kalabalık ama dayanılır bir kalabalık...
Sıcak, Akdeniz gibi ...
Denizin kıyısında bir liman şehri.
Her gemi düdüğü bana Attila İlhan'ı getiriyordu.
Kurs programının başladığı gün röportaj verdim SUN TV'ye. Sorulan sorulardan biri daha sonra pek çok kez sorulacağı gibi "Japonya'yı nasıl buldunuz ?" şeklindeydi.
Peki ben nasıl bulmuştum Japonya'yı?
Uçağa bindikten sonra kolay oldu diye geyik bir cevap verip dumur etmek vardı aslında ama ...
Neyse geçelim geyiği! Japonya düzenli, temiz ve zengin bir ülke. Japonya'da yabancı olmak çok kolay bir şey değil özellikle yeme-içme anlamında. Çünkü, yemeyi düşündüğünüz şeyin ne olduğunu anlayabilmeniz çok kolay değil. Çünkü, sorsanız da yanıt alamama olasılığınız yüksek.
İngilizce bilmediklerini sanmıyorum. Bizim ülkede bile bu kadar bilen varken ve Japonya ufaktan ufaktan Amerikalaşırken nasıl olur da bilmezler diye insan düşünüyor işte.Ama genelde İspanyolca bildikleri de bir başka gerçek.
Peki Kobe'yi nasıl bulmuştum ? Hiç deprem yaşamamış gibi. Bunun tek cevabı bu.
Röportajda bu soruların yanısıra katıldığınız programın konusu nedir ve ne elde etmeyi umuyorsunuz diye de sordular. Uygulanabilir bir şeyler bulmayı umuyordum. Umduklarımı da buldum kendi adıma.
Japonya'daydım işte. Çok çok uzaklarda, rüyada gibi. İşte bu rüyanın öbür tarafı belirmeye başlayacaktı az bir zaman sonra. Kısaca özlemek denebilir buna. Evi özlemek,aileyi özlemek ve onu özlemek... En belirgin duygu bu oldu özellikle geceleri.
fotoğraf : Figen ASARKAYA
mekan : Suma Plajı-KOBE
Yorumlar
Yorum Gönder