HAYAT ...

Pembe bulutlar mıdır seni aklımın kenarına getiren ? 
Yoksa asıl sen misin o bulutları çekip uzaklardan önümüze seren ? Oysa, öylesine yaşayıp gitmektedir bu şehrin insanları, fena halde koşturmada ...
Gerçi sakin diye bilirler onu aslında. Hani gamsız, rahat ve sereserpe. Sahile vuran dalgalar misali bir ileri bir geri. Ama her defasında orada ve daima seninle.
Bir akşamüstüdür aslında yaşanan.
Güneşin hediyesidir o pembe mücevherler İzmir'imi süsleyen..
Ve,bu satırların yazarı donuk donuk bakmaktadır pencereden dışarı. Uzaklarda yitirilmiş anıların gölgesinde karşılamaktadır akşamı.
Öyle yorgun, öyle eksik ve öyle sönüktür ki ruhu; sanki o artık eskisi gibi değildir.
Aslında hayattır değişen ve dönüşen.
Ama farkedebilmek için kalemden akması lazımdır bazen.
Kalem üşümüştür en az yürek kadar ya da belki de yürektir kalemi ısıtan.
Yürekten dökülecekler donup kalırsa zamanın çıkmaz sokaklarında, kalem ne yazabilir ki ?
Eğik bir el yazısıdır içime saplanıp kalan eski vapur yolculuklarından miras.
Nerededir bir zamanlar arananlar ? Nerededir bütün o sevinçler ve haykırışlar ?
İçimizi acıtan ve denize havale ettiğimiz onca yürek burukluğuna ne olmuştur zaman içinde ?
Hayattır bizi dönüştüren ve adına tecrübe denen tortular birikimidir aslında.
Her vapur yolculuğunda yeniden muhasebeleştirilen ve pembe bulutlara eklenen bir öyküdür her nefes alışımızda daha da derinleşen.
Belki zor, hatta bazen oldukça da sevimsiz ama aslında hep bize özgü olan.
Yeri gelir leylak rengi bir akşam olur bize hediye edilen ya da temmuzun sıcak bir gecesinde çığlık olur düğümlenip kalan, mavi kalpli bir prensesin sonsuzluğa seyahatini anlatan ve sözün bittiği yerde bizi hapseden.
Hayat ... Yaşadıkça gizemi beliren !

Yorumlar

GEZGİNİN HARİTASI