TOSCANA IŞIĞI ALTINDA (6.GÜN)

UNDER THE TUSCAN SUN

Altıncı günümüze de bir filmle alıntı yaparak başlıyorum. Diane Lane'in başrolünde olduğu güzel bir romantik komediydi bu da. Aslında başrollerde Toscana vardı desek yalan olmaz. Toscana'nın bütün yazarlara, ressamlara ilham veren ışığı aşka ve yazmaya inancı kalmamış Amerikalı yazarımızı olumlu etkiliyordu filmde. Görüntüler harikaydı, çünkü Toscana harikaydı. Al sana merak edilecek bir yer daha...

Altıncı günün sabahındayız. Şükürler olsun, meteorolojik periler bizim için çalışıyor bugün. Yaşasın Toscana güneşi bize göz kırpıyor. Sıcak bir gün olacak. Şükürler olsun. Bugün önce Pisa'ya gidiyoruz, Mucizeler Meydanı'nda tatlı bir sabah. Sonra San Gimignano ve en son da Siena... ve sonra ver elini Roma.

Önce Pisa, çünkü Cenk Bey bize erken gitmemiz gerektiğini, kalabalık bastırmadan oraya varmamızın çok iyi olacağını söylerken ciddiye almış mıydık ? Hayır.

Ama, her şey yine onun dediği gibi oluyor. Pisa'nın Mucizeler Meydanı küçük bir yer ve çok kalabalık derken kendisini anlamadığımız rehberimiz, Mucizelere Meydanı'na vardığımızda karşılaştığımız sakinliğin , serbest zamanımızın bitişine yaklaşan dakikalarda nasıl da kalabalıkla yer değiştirdiğini görmek çok şaşırtıcı.

Neyse, gelelim Mucizeler Meydanının kendisine, yani Piazza Dei Miracoli. Aslına bakarsanız burada da bir Duomo var, yani büyük bir katedral. Yanında bir vaftizhane, opera binası (benim düştüğüm yanılgıya düşmeyin, bunun bildiğimiz opera ile ilgisi yok, Tanrı için yapılan işler manasına) ve tabii ki çan kulesi.

Ama burada bizim için asıl önemli olan çan kulesi. Çünkü, herkes onu görmek için geliyor bu meydana.
Bildiğimiz Pisa Kulesi aslında bir çan kulesi ve bahsettiğim vaftizhane, katedral ve opera binası ile birlikte bir şey ifade ediyor aslında. Ama, daha inşa edilirken yan yatmaya başlaması ve bunun aslında zeminsel basit bir sıkıntı olarak son derece normal olduğu ve yapılan çalışmalarla yatışının engellendiği ve İtalyanların tıpkı Venedik'te olduğu gibi burada da yaygara çıkartmaları rehberimizin bize aktardığı diğer hususlar.

Kule'ye çıkıp Mucizeler Meydanı'nı yukarıdan görmenin bedeli 15 €. Üstümüzdeki çanta, şemsiye vs. dolaba kilitlememizi istediler kuleye çıkmadan önce. Sadece fotoğraf makinası serbest. Her turda sadece 30 kişi alıyorlar kuleye. Bu hem ağırlığı düşünmek hem de kulede yer olmamasından dolayı alınmış bir tedbir. Yukarı çıkması meşakkatli, 500 basamak, nefes nefese ...

 Mucizeler Meydanı'nın etrafı Bangladeşli satıcılarla dolu. Bizleri görür görmez bütün stantlarda Türk bayrağı açılıyor, sloganları tek : Batan geminin malları burada. Toscana'nın ortasında Türk bayrağı ve Türkçe görmek güzel.


























Pisa'dan sonra ikinci durağımız San Gimignano. Burası güzel bir ortaçağ kasabası. Toscana tepelerinde güzel bir yer. Daha önce gördüğümüz Floransa, Verona, Venedik ve Pisa (Mucizeler Meydanı) gibi burası da Unesco Dünya Mirası Listesi'nde. (Bir sonraki durağımız olan Siena'nın tarihi şehir merkezi de aynı listede yer alıyor)


San Gimignano kuleleri ile meşhur, ama çan kulesi mi saat kulesi mi derseniz, anlamsız kuleleri demem lazım. Çünkü, anlaşılan o ki Ortaçağ'da zengin bir aile iseniz bir kule diktirip dosta düşmana hava basıyorsunuz, gücünüzü kule ile gösteriyorsunuz. Eğer, başka bir aile sizi alaşağı ediyorsa kulenizi de yıkıp kendi kulesini dikiyor. İşte bu kulelerden San Gimignano'da çok var, silüeti onlar oluşturuyor. Tarihi dokusu güzel, surları hala varlığını sürdüren güzel bir ortacağ kasabası burası. Fena halde turistik...




Burada başka ne var derseniz, dünyanın en iyi dondurmacıları listesine  bu küçücük şehirden giren Dondoli var mesela. Dondurma yine on numara.

Bir de işkence müzesi vardı, gerçi biz gezmedik. Sanat galerisi vardı, geri dönüşümden sanat çıkarmışlar. Güzeldi.

Burada 1,5 - 2 saat geçirip Siena'ya doğru yollanıyoruz.

Yol boyunca alabildiğine Toscana güneşi, bizim mezarlık ağacı deyip burun kıvırdığımız selvilerin yarattığı müthiş silüete takılan dünyanın en güzel bağları. Malum San Giovese, Chianti gibi üzümler burada.

VE SIENA ...

İlk girişte çekici olan İtalyan şehirlerinden değil Siena, o kesin. Çünkü, burası da Ortaçağ kokuyor. Rönesans ruhu yok burada.Biraz karanlık biraz kasvetli.

Ama hikayeli şehirlerden. Burada mahalleler kıymetli. Her mahallenin bayrağı var. Her mahallenin kendi bölgesinde bir krallığı var sanki. Bayraklarda mahallenin maskotu işli, renkler farklı farklı. Mahalleler yılda iki defa palio yarışına katılıyor. Palio yarışı eyersiz ata binme yarışı. Şehrin meydanında yapılıyor bu yarış. Meydana kum dökülüyor ve oluşturulan hipodromda başlıyor yarış. Jokeyler önemsiz. Yeter ki o mahalleyi temsil eden at kazansın. Böyle de acımasız yani. Çünkü, yarışı kazanan mahallenin bayrağı bütün şehri süslüyor bir süre. Düşünsenize, Kaf-Kaf bayrağı bütün İzmir'de, ya da Göz-Göz bayrağı Karşıyaka'nın her sokağında...Ammannnn !!! Büyük gurur kazanana...

Siena, Toscana'nın incisi olarak geçiyor. Tepeden seyrediyor her yeri. Işığı güzel, alabildiğine eski bir şehir.

Her şehirde olduğu gibi burada da bir Duomo var. Biz gezimiz sırasında, palio yarışlarının yapıldığı meydanda (Piazza Del Campo) durakladık. Tesadüf ki Eylül Skylife'ında Siena vardı. Ben de biraz orada okuduklarıma öykündüm. Aynı, orada gördüğüm gibi meydanda poz verdim.



Sonra, Cenk Bey'in önerisi ile meydandaki restoranlardan birinde porcini mantarlı spagetti yedik. Spagetti dediysek sıradan bir spagetti değil, el yapımı küçük parmak kalınlığında. "Gigi al porcini"yediğimiz yemeğin adı.

Siena, aynı zamanda bir üniversite şehri. Sakin görünümlü. Diğer şehirlere göre daha mütevazi belki de öğrenci şehri olması yüzünden. Daracık sokakları eski yapılarla dolu. Diğer şehirlerde yeni yapılara rastlarken burada bunlar yok gibi.

Siena, aynı zamanda kapitalizmle de doğrudan bağlantılı. Zenginlik var burada. Zira, zenginlik olmasaydı dünyanın en eski bankalarından biri (Monte Dei Paschi Di Siena - 1472) burada olmazdı herhalde.

Biz, Siena'yı akşam saatlerinden terk ediyoruz gün batarken Toscana tepelerinde. Gündüzü kadar güzel gün batımıyla şiire yelken açtırıyor burası.  Sanatçıların tercih etmesine şaşmamalı.

Yolumuz bu seyahatin benim için anlamını oluşturan şehre doğru artık. Roma'ya gidiyoruz.
Heyecan dorukta benim için. Şimdiye dek yaptığımız en uzun yolculuktan sonra, ki İtalya'yı bayağı bir katederek Roma'ya gece varıyoruz.
Mantegna bölgesinde Barcelo Arana Hotel Mantegna'da kalıyoruz bu gece. Otel çok şık.
Oda çok güzel, açık banyolu, içten led lambalı büyük aynası, minimalist dizaynı ile fevkalade. Uyku, biraz uyku. Sabah yine erkenden sokaklardayız. Cenk Bey, böyle diyorsa vardır bir sebebi.

Bekle, Roma....

HAMİŞ : 7. ve 8. gün için lütfen "Önceki Kayıtlar" a ya da alttaki arşiv kısmından bugünlere tıklar mısınız ?

Yorumlar

GEZGİNİN HARİTASI